Ersan Şen Hukuk ve Danışmanlık
Yalnız veya birlikte adli para cezasını veya müsadereyi gerektiren veya derhal sanığın beraatına karar verilmesi mümkün olan suçta, usule uygun sorgusu yapılmayan ve savunması alınmayan sanığın yokluğunda duruşma yapılabilir. Bunun dışında, sanığın yokluğunda duruşma yapılmaz, dava bitirilemez ve özellikle de mahkumiyetine karar verilemez. Aşağıda, sanığın yokluğu ile ilgili gaip ve kaçak sanığın hukuki durumu incelenecektir. 1 Temmuz 2014 tarihli S.A.S. – Fransa kararında İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (Mahkeme), kamuya açık alanda yüzü tamamen kapatan peçenin, yani nikabın [1] giyilmesinin yasaklanmasını değerlendirmiştir. Mahkeme oybirliğiyle, somut olayda İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Ayrımcılık Yasağı” başlıklı 14. Maddesinin, ikiye karşı onbeş oyla “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” başlıklı 8. Sürekli değişikliğe uğrayan Türk Ceza Kanunu′nun “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” başlığı altında yer alan cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı suçları da bu değişikliklerden nasibini almıştır. Bireyin cinsel hürriyetini korumayı hedefleyen bu iki suç tipi, ağır ceza yaptırımları öngörmekte ve uygulamada birçok sorun yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Suçun ispatı, şimdi kaldırılan ruh sağlığının bozulması halinde cezanın arttırılması ve suçların özelliği itibariyle mağdur beyanlarına verilen önem ile vicdan duygusu, bu suç tiplerinin diğerlerinden farklı ele alınmasına yol açmıştır.
6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun “Seçilme yeterliği” başlıklı 6. Maddesine göre; “Kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip her Türk vatandaşı Cumhurbaşkanı seçilebilir”. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının “Malvarlığına Karşı Suçlar” başlıklı onuncu bölümünde malvarlığına karşı suçlar düzenlenmiştir\. Gizliliğinize ve güvenliğinize öncelik veriyor, güvenli bir oyun ortamı sağlıyoruz. Paribahis giriş\. 18 Haziran Paribahis günü yapılması gereken, ancak 14 Mayıs Paribahis tarihine çekilmesi gündemde olan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin deprem nedeniyle geri bırakılması mümkün değildir. Anayasa m.78; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilme yetkisini, sadece savaş haline bağlı tutmuştur ki, böyle bir durumda seçimin geri bırakılması için savaş halinin yanısıra, bu savaşın seçimlerin yapılmasını imkansız hale getirmesi gerekir. Bunun dışında yalnızca; en az 400 milletvekilinin oluru ile en geç 18 Haziran Paribahis tarihine kadar yapılması gereken seçimlerin, ileride belirli bir tarihe bırakılması Anayasaya eklenecek geçici bir madde ile mümkün olabilir.
- İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.8 ve Anayasa m.22’nin güvencesi altında bulunan haberleşme hürriyetinin, yalnızca posta ile yazışmaları ve telefonla yapılan konuşmaları kapsadığı düşünülebilir, fakat bu görüş isabetli değildir.
- FETÖ/PDY’nin gizli haberleşme ağı olarak kabul edilen ve mahkumiyet kararlarında yegane veya belirleyici delil niteliği taşıyan ByLock haberleşme sistemine dayalı mahkumiyet kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruların sonuçları ve özellikle gerekçeli kararları beklenmekte idi.
- Yağma suçu, mülkiyet hakkının Ceza Hukuku yoluyla korunması bakımından önemli bir suç tipidir.
Bugün kabul edilen anlamda millet ve onun kudretini kullanan devlet; yasama, yürütme ve idare ile yargı erkleri adı ile bilenen güçlerden oluşur. Bu erklerden bazılarına atama veya dar seçim usulü ile görevlendirmeler yapılsa da, asıl olan mümkün olduğu kadar seçim usulünün kullanılması suretiyle birey ve millet iradesinin devlete ve millet adına hareket eden her kademeye yansımasının sağlanmasıdır. CMK m.93’de, yakalanan ve tutuklanan kişilerin nakli düzenlenmiştir. Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına veya kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı durumunda kelepçe takılabilecektir. Türkiye’de siyasi, hukuki, iktisadi ve sosyal alanda krize dönüşen ve her yanı sübjektif yorumlarla dolu tartışmalar hiç bitmez. Çünkü Türkiye, alışkanlık haline gelmiş, bitmek tükenmek bilmeyen sıcak gündeme ihtiyaç duymaktadır. Herkes bildiğini okur, işine geldiği gibi konuşur, işine gelmiyorsa hukuk kurallarını görmez veya farklı nitelendirir, hatta kişiye ve duruma özel hale getirir. Anayasa m.148/3’e göre; herkes, Anayasada güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerinden, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi kapsamına giren herhangi birisinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunabilir. Haberleşme hürriyetinin korunması esas, müdahale istisnadır. Anayasa m.13’de de belirtilen temel hak ve hürriyetler arasında yer alan haberleşme hürriyetinin Anayasa m.22/2’de gösterilen sebeplere dayanmak suretiyle sınırlandırılması, ancak suçların önlenmesi ve işlendiği iddia olunan suç ve faillerinin ortaya … Mala karşı işlenen suçlarda etkin pişmanlığın TCK m.168’de tanımlandığı görülmektedir.
Bu süreye; şüphelinin, yakalama yerine en yakın hakime veya mahkemeye gönderilmesi için gerek duyulan azami 12 saat süre de eklenmelidir (CMK m.91/1’in son cümlesi). İşlendiği iddia edilen bir veya birkaç suç ile ilgili başlatılan soruşturmada şüpheli sayısının bir veya iki olduğu durumda ise gözaltı süresi 24 saattir (CMK m.91/1). Öncelikle belirtmeliyiz ki; Anayasa Mahkemesi, hukukilik denetimini aşarak serbest piyasa düzeninde Fiyat İstikrarı Komitesi kurulamayacağına dair bir karar vermemiş, konuyu hukukilik denetimine uygun şekilde ve Cumhurbaşkanının hazırlayıp çıkarma yetkisine sahip olduğu eski kanun hükmünde kararnamelerin yerine geçen Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin konu sınırları kapsamında inceleyip karar vermekle yetinmiştir. Anayasa Mahkemesi yetki aşımında bulunmadığı gibi, yasama ve yürütme organlarının yetki alanlarına da müdahale etmemiştir. Bu yazımızda; şüpheli, sanık, tanık, mağdur, şikayetçi ve bilirkişinin, hakim, mahkeme veya cumhuriyet savcılığı tarafından nasıl çağrılacağı ve dinleneceği incelenecek, son olarak uygulamada bazı güncel sorunlara ayrı başlık altında yer verilecektir. Bu yazımızda; mevzuat, doktrin ve Yargıtay kararları doğrultusunda, ceza yargılamalarında bilirkişilerin, tarafların asli veya tali kusurlu olduklarına dair değerlendirme yapmalarının hukuka aykırı olup olmadığı değerlendirilecektir. Kasten yaralama suçunu düzenleyen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.86; yaralamanın neticelerine ilişkin sınıflandırmalar çerçevesinde, failin ceza sorumluluğunu düzenlemiştir. İlgili maddenin birinci fıkrasında; kişinin suçun icrasına elverişli fiillerinin, mağdurun vücuduna acı vermesinin, sağlığının veya algılama yeteneğinin bozulmasına neden olmasının suçun oluşması için yeterli olduğu belirtilmiştir. Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olması durumunda ise, cezanın indirilmesi gündeme gelecektir. “Balyoz” adı ile bilinen davanın hükümlülerinin Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları bireysel başvuru kabul edildi. Esasında bu davanın soruşturma ve kovuşturma aşamalarında ortaya çıkan eleştiriler sonrasında beklenen bir gelişme idi. Maddesine göre;”Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
Günümüz teknolojisinin gelişmesi ile birlikte, kişilerin özel hayatlarının ve haberleşme hürriyeti kapsamında haberleşmelerinin gizliliğinin korunması ihtiyacı oluşmuştur. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.8’de “Özel ve aile hayatına saygı hakkı”, Anayasa m.20’de “Özel hayatın gizliliği” ve m.22’de “Haberleşme hürriyeti” güvence altına alınmış, kişilik haklarına yapılabilecek müdahalelerin sınırının belirlenmesi öngörülmüştür. Bu amaçla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlıklı dokuzuncu bölümünde yer alan suçlar düzenlenmiştir. Kolluk, kamu güvenliğine geniş ölçüde bağlı bulunan iç disiplin ve bu disiplini sağlamaya yönelik tasarrufları arasında, insan hak ve hürriyetlerine odaklanan dengenin korunmasını hedefleyen idari teşkilattır. Kolluk görevlileri tarafından gerçekleştirilen faaliyetler, toplumun güvenliğine yönelik istikrarın sürdürülmesinde “sosyal hizmet” başlığı altında ifa edilen her türlü eylemi kapsar. Bu eylemler; mesleki nitelik, eğitim ve davranışların taşıdığı önemle bağlantılı olarak, kamu barışının muhafazasına dair üstlenilen sorumluluk gereğince yerine getirilir.
Fıkrasının son cümlesinin uygulanması gerektiğine işaret etmiştim. Kanaatimizce arama, sadece elle dıştan, elbise ve sair eşyada yapılacak aramayı değil, X-ray, dedektör, duyarlı kapı gibi teknik cihazlarla yapılan aramayı da kapsar. Teknik cihazlarla yapılan bu aramalar da, “tarama” adı ile meşrulaştırılamaz. Aynen doğrudan ortam veya uzaktan cihazla veya telefonun dinlenmesinde bunların tümünün “dinleme” sayılması gibi, ister elle ve isterse cihazla yapılsın, bir kimsenin üzerinde veya yanında bulunan eşyasının kontrolünü öngören usuller de “arama” olarak nitelendirilmelidir. Maddesine göre; “Hükümlü, hapis cezası veya güvenlik tedbirinin infazı için gönderilen çağrı kağıdının tebliği üzerine on gün içinde gelmez, kaçar ya da kaçacağına dair şüphe uyandırırsa, cumhuriyet savcısı yakalama emri çıkarır. Kasten işlenen suçlarda üç yıl, …
Bunun anlaşılabilmesi için yazımızda; “göçmen” kavramına, uluslararası koruma türlerinin neler olduğuna ve kapsamlarına yer vereceğiz. Türk Ceza Hukuku’nda kusur, kasttan ve taksirden doğan sübjektif sorumluluktur. Suçun manevi unsuru denildiğinde, kişi ile işlediği fiil arasındaki manevi bağ anlaşılmaktadır . Tipikliğin yalnızca objektif değil, sübjektif unsurlarının da gerçekleşmesi halinde, fiil sübjektif olarak da faile isnat edilebileceğinden, tipik haksızlığın tüm unsurları bakımından failin, kasten veya en azından taksirle hareket ettiğinin tespit edilmesi gerekmektedir . Failin; gerçekleştirdiği fiille ilgili olarak taksirle dahi hareket ettiği belirlenebilmekte ise, öngörülebilir olmayan bir neticeden sorumlu tutulması mümkün olamayacağından, ceza sorumluluğu gündeme gelmeyecektir. 2011 yılının Haziran ayında çiftin ilişkisi kötüleşmeye başlamış, başvurucu kalıcı olarak İspanya’da yaşamaya karar vermiş, bu kapsamda Madrid mahkemesine eşiyle müşterek çocuklarının velayetini almak için tedbir kararı verilmesi ve boşanmak için gerekli işlemlerin yapılması için başvuruda bulunmuştur. Maddelerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Cumhurbaşkanının seçimine ilişkin genel çerçeve çizilmiştir. Cumhurbaşkanının adaylık ve seçimine ilişkin Anayasa m.101’de ayrıntılı bir düzenlemeye yer verilmiş, milletvekili seçilme yeterliliği ise Anayasa m.76’da belirtilmiş, Anayasa m.75’de ise TBMM’nin genel oyla seçilen 600 milletvekilinden oluşacağı ifade edilmiştir. Sokaklarda yaşayan veya sokaklara terk edilmiş hayvanlar, düpedüz sahipsiz, kimsesiz bırakılmış, korumasız, güvenceden yoksun, yaşam hakları sürekli şekilde tehdit altında bulunan şanssız, kadersiz hayvanlardır. Kadersiz, bizim gibi nefes alıp veren, acı duyan, yaşayan canlılardır, varlıklardır. Anayasa m.101/1’de; Cumhurbaşkanının “milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olması” şartı aranmaktadır.